Kalp yetersizliği nedir, nasıl bir hastalıktır?
“Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de önemli bir sağlık sorunu olan kalp yetersizliği kalbin işlevsel performansının azalması sonucu, doku ve organlara gereken yeterli kanı iletememesiyle ortaya çıkan bir hastalıktır. Bir başka deyişle, kalbin kasılma ve/veya gevşeme gücünün bozulduğu veya birim zamanda pompaladığı kan miktarının normalin altına indiği durumlar ‘kalp yetersizliği’ olarak adlandırılır. Sıklıkla kalp damar hastalığı, kalp krizi, hipertansiyon, kronik böbrek yetersizliği, kronik akciğer hastalıkları, ritim bozuklukları ve kalp kapak hastalığı gibi kalp performansını bozan durumlar sonucu gelişir. Bu durumların haricinde, kalıtsal faktörlere bağlı olarak gelişen kalp yetersizliği türleri de vardır. Kalp yetersizliği, erken tanı alınmadığında, kötü yönde ilerleme gösteren ve hayati tehlike yaratan bir durumdur. Ülkemizde 2 milyon kişinin üzerinde kalp yetersizliği hastası olduğu biliniyor. Hafif belirtilerle seyreden, yavaş ilerleyen kalp yetersizliği hastalarında bir yıllık genel ölüm oranları yüzde 7,2; ileri evre olanlarda yüzde 13,5; 5 yıllık ölüm oranı ise yaklaşık yüzde 50’dir. Kalp yetersizliğinde modern tedavi yöntemlerinin kullanılmasıyla, kalp yetersizliğinin belirti ve semptomlarında iyileşme görülebilir ve hastaların daha uzun süre yaşamasına yardımcı olunabilir. Gerekli önlemler ve tedaviler zamanında yapılmadığı takdirde ölümle sonuçlanabilen bir hastalıktır.”
Kalp yetersizliği ne sıklıkta görülür? Kadınlarda mı erkeklerde mi kalp yetersizliğine daha fazla rastlanır? Daha çok hangi yaşlarda ortaya çıkar?
“Kalp yetersizliği herhangi bir yaşta gelişebilir, ancak ilerleyen yaşla birlikte görülme sıklığı artar. 40 yaş sonrası dönemde, yaşam boyu gelişme riski yüzde 20’dir. Kalbin pompa gücünde azalma ile giden kalp yetersizliği erkeklerde, gevşeme fonksiyonlarında bozulma ve kalp büyümesi ile giden türü ise kadınlara daha sık görülür. 65 yaş üstü bireylerde en yaygın hastaneye yatış nedenlerinden biridir. Sıklığı genel nüfusta yüzde 1-3 iken, 70 yaş sonrası yüzde 10’a, 80 yaş sonrası yüzde 15-20’lere çıkmaktadır.”
Kalp yetersizliğinin evresine göre hastalarda ne tür şikayetlere yol açar?
Kalp yetersizliğine bağlı olarak ortaya çıkan şikayetler, mevcut kalp yetersizliğinin türüne ve kişiden kişiye farklılıklar gösterebilir. Erken evrelerde kalpte yetersizliğe ilişkin değişiklikler başlamasına karşın herhangi bir şikâyet bildirilmeyebilir. Ancak kalp yetersizliği ilerledikçe şikâyet ve belirtiler ortaya çıkmaya başlar ve giderek belirginleşerek, hastaların hayat kalitelerinde belirgin azalma yaratır. Özellikle düz yatış pozisyonunda ve egzersiz sırasında belirginleşen nefes darlığı, bacaklarda şişme, halsizlik veya çabuk yorulma gibi semptomlar hastalığın başlıca belirtileri arasında yer alır. Öksürük, iştahsızlık, hazımsızlık, çarpıntı, gece sık idrara çıkma ve yorgunluk gibi diğer belirtiler de kalp yetersizliğinin habercisi olabilir.
KALP YETERSİZLİĞİNDE RİSK FAKTÖRLERİ
Kalp yetersizliği gelişiminde hipertansiyon, kalp-damar hastalığı ya da kapak hastalığı gibi kalple ilgili diğer sağlık problemlerinin etkisi nedir?
“Hipertansiyon, kalp krizi ya da kalp kapak hastalığı gibi sağlık problemleri kalp yetersizliğinin ana tetikleyicileridir. Tıkanan damarın kalp kasına yeterli oksijeni sağlayamaması ve kalp kas hücrelerinin ölümüne neden olan kalp kriziyle veya damarlarda meydana gelen daralmalarla kalp güçsüzleşir ve rahatsızlık zaman içinde kalp yetersizliğine dönüşebilir. Hipertansiyon ise gevşeme ve kasılma bozukluklarıyla kalp yapısının bozulmasına ve kalp yetersizliğine yol açabilir. Benzer şekilde kalp kapakçığının daralma, yetersizlik gibi sorunları kalbi hacim ve basınç yüküne maruz bırakarak kalp yetersizliğini tetikleyebilir. Kalp yetersizliği bunların dışında, kalıtsal faktörler, kalp kası iltihabı gibi farklı kalp rahatsızlıkları ve birçok bilinmeyen nedenlerle gelişebilir. Kalp damar hastalıklarının neredeyse tamamı kalp yetersizliğinde risk faktörleridir.”
Aşırı alkol alımı, bilinçsizce kullanılan bitkisel destekler kalp yetersizliğine zemin hazırlayabilir mi?
“Alkol kısa ya da uzun dönem kullanımıyla kalp yetersizliğini kötü yönde etkileyebilir. Az miktarda alkol tüketiminin koroner arter hastalığını önlemede yararlı olduğunu bildiren yayınlar olmakla birlikte, kalp yetersizliği durumunda aşırı alkol tüketimi kısa dönemde kalp atım sayısını ve kan basıncını artırır ve uzun dönem kullanımında kalp performansını daha da azalttığı için zararlıdır. Eğer kalp yetersizliğine bağlı ciddi belirtiler varsa alkol alımı tamamen kesilmelidir. Sık ve fazla miktarda tüketilen alkolün bazı kişilerde kalp kasına doğrudan toksik etkileri vardır. Kalp büyümesiyle beraber kalp yetersizliğine sebep olabilir. Bu durum ‘alkolik kardiyomiyopati’ olarak adlandırılır ve tedavisinde en önemli ve etkin yöntem, alkolü bırakmaktır. Öte yandan, son yıllarda kronik rahatsızlıkların tedavisinde bitkisel desteklerin etkili olduğu kanısı, bu tür ürünlerin kullanımını arttırdı. Ancak, kontrolsüz olarak bitki ekstrelerinin kullanımı, içlerinde çok çeşitli kimyasal yapı bulunduran kompleks karışımlar olabilmeleri nedeniyle pek çok yan etkilere sebep olabilir. Spesifik olarak kalp yetersizliğine neden olurlar denemese bile zemin hazırlayabilirler. Bu sebeple hekim kontrolü olmadan kullanılmalarını tavsiye etmiyoruz.”
KEMOTERAPİYE BAĞLI KALP YETERSİZLİĞİ RİSKİ NEDİR?
Söz toksik maddelerden açılmışken, kemoterapinin de kalp yetersizliğine yol açabileceği söyleniyor. Özellikle hangi organ kanserlerinin kemoterapisine bağlı kalp yetersizliği riski söz konusudur? Radyoterapi de aynı risk var mıdır?
“Kemoterapi ve radyoterapi çeşitli organ kanserlerinin tedavisinde kullanılıyor. Özellikle meme, testis kanserleri başta olmak üzere, pek çok kanser türünün tedavisinde alınan kemoterapi ilaçlarının kalbi etkileyerek, kalp yetersizliğine neden olabildiği biliniyor. Kemoterapi ilaçlarının türü, dozu, veriliş şekli, öncesinde radyoterapi uygulamak gibi bazı faktörler kalp üzerine yan etkilerin gelişiminde oldukça önemli olabiliyor. Ancak hekim kontrolünde bu tür yan etkilerin oluşum sıklığı azalmaktadır. Bu sebeple kardiyo-onkoloji birimi son yıllarda önem kazandı. Tedavinin başında, devamında ve sonunda yapılacak kardiyoloji kontrolüyle hastalarımız güvenle tedavilerine devam edebilir.”
GEBELİKLE İLİŞKİLİ KALP YETERSİZLİĞİ
Hamilelik ve doğum sırasında da kalp yetersizliği ortaya çıkabilir mi?
“Gebelikle ilişkili kalp yetersizliği (peripartum kardiyomiyopati), gebeliğin son ayında veya gebelik sonrası erken dönemde kalp yetersizliği belirtileri ve kalp pompa bozukluğu ile seyreden, nadir fakat ciddi komplikasyonlarla sonuçlanabilen klinik bir tablodur. Risk faktörleri arasında siyah ırktan olmak, birden fazla doğum yapmak, anne yaşının otuzdan büyük olması, çoğul gebelik, preeklampsi-eklampsi (gebelikte yüksek tansiyon ve çeşitli organ sistem bozuklukları ile seyreden bir sendrom), aile öyküsü, obezite, sigara, diyabet (şeker hastalığı) ve hipertansiyon gibi durumlar yer alır. Bu durumdan şüphelenildiğinde kadın doğum ve kardiyoloji bölümleri ortak bir yönetimle hastalarını takip ve tedavi ederler.”
Kalp yetersizliğinde etkili olan diğer risk faktörleri nelerdir?
“Daha önce belirttiğimiz faktörlerin yanında yaşlanma, genetik faktörler, sigara, diyabet, obezite, çeşitli ağır metal zehirlenmeleri de kalp yetersizliğine sebep olabilir. Ancak teknolojideki tüm ilerlemelere rağmen, bir grup hastanın etiyolojik tanısı tam olarak belirlenemeyip idiyopatik (sebebi belirsiz) kalp kası hastalıkları olarak değerlendirilebilir.”
KALP YETERSİZLİĞİNDE TANI VE TEDAVİ
Kalp yetersizliği nasıl teşhis edilir?
“Çabuk yorulma, nefes darlığı, gece düz yatamama ve oturur durumda uyuma, daha ileri boyutta ise aşırı nefes açlığı ile cam pencere açma durumları, halsizlik, hazımsızlık, bacaklarda şişme gibi şikayetlerle sağlık kuruluşlarına başvuran hastalarda tıbbi öykünün dinlenmesi ve fiziksel muayenenin ardından kalp fonksiyonlarının araştırılmasına yönelik bazı tanı testleri uygulanır. Kalp yetersizliğinin teşhisinde kullanılan en etkili yöntem ekokardiyografidir. Ekokardiyografi ile ses dalgaları kullanılarak kalbin detaylı şekilde görüntüsü çıkarılabilir. Bu sayede kalpteki olası hasarlar ve yapısal bozukluklar tespit edilebilir. Hastada görülen belirtileri meydana getiren nedene ilişkin teşhis konulabilir. Fiziksel muayene sırasında vücutta ödem oluşan bölgelerin incelenmesi, kalp ritminin ve atış hızının dinlenmesi, boyun damarlarındaki şişkinliklerin incelenmesi gibi yöntemler de tanının desteklenmesine yardımcı olur. Bunların haricinde kan biyokimyasında da tanı koydurucu birtakım testler, özellikle son yıllarda rutin değerlendirmenin bir parçası oldu.”
Kalp yetersizliği teşhisi konan bir hastaya, hastalığın evresine göre ne tür tedaviler uygulanır?
“Kalp yetersizliği kronik bir süreç olduğu için ömür boyu tedavi gerektirir. Tedavi edilmediğinde ölümle sonuçlanabilen bu hastalığın yönetiminde, öncelikle kişinin diyet ve egzersiz düzeninin doğru planlanması gerekir. Bu durumların düzenlenmesinden sonra tıp literatüründe bildirilen hayati tehlikeleri azaltan ilaç tedavilerinin hekim kontrolünde başlanması ve takip edilmesi çok önemlidir. Bu kapsamdaki ilaç tedavilerinin yanında rahatlatıcı destek ilaç tedavileri de verilir. İleri derecede kalp yetersizliğinde oluşabilecek hayati ritim bozuklukları için şoklamalı kalp pilleri de gerektiğinde hastalara kolay bir şekilde takılabilir. Ciddi son evre kalp yetersizliği bulunan hastalar içinse, kalp destek cihazları ve kalp nakli gibi tedavi seçenekleri bulunmaktadır.Hastaların yaşam kalitelerini yükseltmeye yönelik birtakım kardiyak rehabilitasyon programları da yapılabilir. Doğru zamanda doğru tedaviye başlamak, hastalığın hayati risk oluşturan durumlarını azaltmak ve yaşam kalitesini yükseltmek için çok önemli rol oynar.”
BİRKAÇ GÜN İÇİDE 2’DEN FAZLA KİLO ARTIŞINA DİKKAT!
Kalp yetersizliği hastaları beslenme, egzersiz gibi konularda günlük yaşamda nelere dikkat etmeliler?
“Kalp yetersizliği hastalarının, sağlıklı ve konforlu bir yaşam sürdürebilmeleri için beslenme ve egzersiz konularında mutlaka uzman bir kardiyolog ve diyetisyene danışmaları gerekir. Bu kapsamda tuz tüketimi kısıtlanmalı, ancak kan biyokimya değerleri de göz önüne alınarak tuz tüketimi açısından 3-5 gr günlük kişiye özgü önerilerde bulunulmalıdır. Aşırı yağlı, şekerli ve unlu mamullerin tüketiminden kaçınılmalı, dengeli beslenme için mutlaka uzman görüşü alınmalıdır. Sabahları yemek öncesi, tuvalet sonrası günlük kilo takibi ve vücutta biriken fazla sıvının kontrolü, tedavinin yönetilmesi açısından çok önemlidir. Örneğin, birkaç gün içinde 2 kilogramdan fazla kilo artışı varsa, kalp yetersizliğiniz kötüleşebilir. Bu durum, fazla tuzlu tükettiğinizi veya idrar söktürücü ilaç dozunun yetersizliğini gösterebilir. Tedavinizin seyri için hekiminizle iletişim kurarak bu tip durumları mutlaka haber vermelisiniz.
GRİP, COVID-19 VE KALP YETERSİZLİĞİ
Grip, kalbi etkileyerek kalp yetersizliği yapabilir mi?
“Grip virüsü kalbi etkilediğinde ‘miyokardit’ denilen kalp kası iltihaplanmasına neden olarak, ciddi kalp yetersizliklerine zemin hazırlayabilir ve ölümcül olabilir. Grip virüsünün tipine göre kalp tutulumu değişkenlik gösterir. Kalpte tutulan temel bölge kalp zarı olurken, daha az sıklıkta kalp kasları da grip virüsünden etkilenebilir. Kalp kasları işin içine girdiğindeyse, çeşitli ritim bozuklukları ve kalp yetersizliği riski artar. Bu bozuklukların her ikisi de hayati tehlike yaratan durumlarla ilişkili olabilir.”
Kalp yetersizliği hastalarında COVID-19 gelişme ve hastalığın ağır seyretme riski nedir? Diğer yandan korona virüsünün de kalp yetersizliğine yol açabileceği söyleniyor. Bu risk konusunda da bilgi verebilir misiniz?
“Kalp hastalarının COVID-19’a özellikle çok dikkat etmeleri gerekiyor. Tüm kronik kalp hastalarında olduğu gibi, kalp yetersizliği olan bireylerin bu enfeksiyonu daha ağır geçirdiği biliniyor. Ayrıca, yapılan araştırmalar COVID-19 olan hastaların bir çoğunda kalp kası harabiyetini gösteren troponin enziminin yükseldiğini bildiriyor. COVID-19’un kalp kası hücrelerine girerek yaptığı tahribatın yanında, kalp damarları içinde pıhtı oluşturarak meydana getirdiği kalp krizleri de kalp yetersizliğine sebep olabiliyor.COVID-19 hastalığında nefes darlığı ve göğüste sıkışma hissi sıklıkla görüldüğü ve çoğunlukla akciğerden kaynaklandığı düşünüldüğü için kalp yetersizliği riski gözden kaçabiliyor. Bu sebeple Covid-19 sonrası geçmeyen nefes darlığı ve çabuk yorulma durumlarında mutlaka bir kardiyoloji uzmanının görüşü alınmalıdır.”
Bu dosya Sağlık Adası Medya tarafından hazırlanmıştır.
Tel: 0 (212) 465 69 67
Web: www.saglikadasi.com
İLANDIR